Para politikasında temkinli duruşun sürmesi gerekiyor…
TCMB Para Politikası Kurulu (PPK) toplantı özetinde, enflasyon ve döviz kuru beklentilerinin çıpalanmasının, içinde bulunulan dönemde para politikasının etkinliği açısından kritik önem taşıdığı belirtilerek, enflasyondaki düşüş sürecinin devamlılığının, ülke risk priminin gerilemesi, uzun vadeli faizlerin aşağı gelmesi ve ekonomideki toparlanmanın güç kazanması açısından büyük önem taşıdığının değerlendirildiği kaydedildi.
Kurulun 25 Temmuz’da gerçekleştirdiği PPK toplantısına ilişkin yayımlanan özette, tüketici fiyatlarının haziranda yataya yakın seyrederek yüzde 0,03 arttığı, yıllık enflasyonun 2,99 puan düşerek yüzde 15,72’ye gerilediği anımsatıldı.
Yıllık enflasyonun, gıda grubunda daha belirgin olmakla birlikte alt kalemler genelinde düştüğüne işaret edilen özette, enerji fiyatlarının da gerileyerek tüketici enflasyonuna olumlu katkı verdiği, temmuzda ise elektrik fiyatlarındaki ayarlamaya bağlı olarak enerji grubu yıllık enflasyonunda yükseliş beklendiği kaydedildi.
Özette, geçen yıldan gelen yüksek baz etkisinin yanı sıra yakın dönemdeki Döviz kuru gelişmeleri ve iç talepteki zayıf seyrin temel mal enflasyonundaki düşüşü desteklediği belirtildi
Temmuz ayında mobilya, beyaz eşya ve otomobil sektörlerindeki geçici vergi indirimlerinin sona ermesine bağlı olarak temel mal grubu yıllık enflasyonunda geçici bir yükseliş gözlenmesinin beklendiği aktarılan özette, “İç talepteki zayıf seyrin hizmet enflasyonu üzerindeki düşürücü etkisinin canlı seyreden turizm, bazı kalemlerdeki birikimli maliyet artışları, reel birim iş gücü maliyetleri ve geçmiş enflasyona endeksleme eğilimine bağlı olarak sınırlandığı değerlendirilmektedir.” denildi.
Özette, son dönemde açıklanan verilerin iktisadi faaliyetin ılımlı bir toparlanma eğilimi sergilediğini gösterdiğine işaret edilerek, şu değerlendirmelere yer verildi:
“İmalat sanayi kapasite kullanım oranı ve Satınalma Yöneticileri Endeksi (PMI)-üretim gibi anket göstergeleri ikinci çeyrekte artış sergilemiştir. Diğer yandan, hizmetler sektörü faaliyetinde de toparlanma gözlenirken, inşaat sektöründeki zayıf seyir devam etmektedir. Küresel büyüme görünümündeki zayıflamaya rağmen rekabet gücündeki gelişmelerin etkisiyle mal ve hizmet ihracatı artış eğilimini sürdürmekte, özellikle turizmdeki güçlü seyir doğrudan ve bağlantılı sektörler kanalıyla iktisadi faaliyeti desteklemektedir. Son dönemde başta Avrupa Birliği ülkeleri olmak üzere küresel büyüme görünümüne ilişkin kısmi yavaşlama sinyallerine rağmen dış talep nispeten gücünü korumaktadır. Bu dönemde yabancı ziyaretçi sayısı ile seyahat ve taşımacılık gelirlerindeki güçlü artış eğilimi de korunmuş ve hizmet ihracatının büyümeye desteği devam etmiştir. Turizmdeki güçlü seyrin, başta giyim olmak üzere dayanıksız tüketim malları üretimi ve taşımacılık hizmetleri gibi sektörler kanalıyla ekonomiye yayılımı, iş gücü ve kredi piyasaları görünümüne bağlı olarak yurt içi yerleşik talebindeki zayıf seyri kısmen telafi etmektedir.”
– “Cari işlemler dengesindeki iyileşme eğiliminin sürmesi bekleniyor”
Özette, büyüme kompozisyonunun dış dengeyi olumlu etkilediği belirtilerek, cari işlemler dengesindeki iyileşme eğiliminin sürmesinin beklendiği kaydedildi.
İş gücü piyasası verilerinin nispeten zayıf seyrettiği aktarılan özette, “Önümüzdeki dönemde net ihracatın büyümeye katkısını sürdüreceği, enflasyondaki düşüş eğilimi ve finansal koşullardaki kısmi iyileşmeyle birlikte ekonomideki kademeli toparlanmanın devam edeceği öngörülmektedir. Bu görünüm altında toplam talep koşullarının ise enflasyona düşüş yönlü katkısını sürdürmesi beklenmektedir.” denildi.
Özette, jeopolitik gelişmelerin yanı sıra küresel iktisadi faaliyet görünümüne yönelik devam eden belirsizliklerin sermaye akımları ve dış ticaret kanalıyla büyüme üzerinde aşağı yönlü risk oluşturduğu vurgulandı.
Ham petrol fiyatlarının seyrine ilişkin de aşağı yönlü risklerin belirginleştiği aktarılan özette, şunlar kaydedildi:
“Küresel büyüme görünümüne paralel olarak küresel enflasyona ilişkin aşağı yönlü risklerin öne çıktığı değerlendirilmektedir. Yakın dönemde küresel iktisadi faaliyetin zayıflaması ve enflasyona dair aşağı yönlü risklerin belirginleşmesiyle gelişmiş ülke merkez bankalarının genişleyici para politikası adımları atma olasılığı güçlenmiştir. Bu durum, gelişmekte olan ülke finansal varlıklarına yönelik talebi ve risk iştahını desteklemek suretiyle söz konusu ülke grubuna yönelen portföy akımları üzerinde yukarı yönlü bir risk unsuru oluşturmaktadır. Öte yandan, korumacılık önlemleri ve küresel ekonomi politikalarına dair diğer belirsizlikler gelişmekte olan ülkelere yönelen portföy akımları üzerinde aşağı yönlü risk unsurları olarak öne çıkmaktadır. Söz konusu unsurların gerek sermaye akımları gerekse dış ticaret kanalıyla yurt içi iktisadi faaliyet ve finansal piyasalar üzerinde oluşturabileceği etkiler yakından takip edilmektedir.”
– “Gıda fiyatlarının, enflasyon görünümü üzerinde oluşturabileceği riskler dengeli”
PPK özetinde, ikinci çeyrekte Türkiye ülke risk priminin, yurt içi belirsizliklerin ve jeopolitik faktörlerin etkisiyle diğer gelişmekte olan ülkelerden olumsuz yönde ayrıştığı ancak belirsizliklerin azalması, küresel finansal koşullara ilişkin görünümün iyileşmesi, sıkı parasal duruş ve makroekonomik göstergelerdeki iyileşmeye bağlı olarak haziran ayı ortalarından itibaren hızla gerilediği belirtilerek, finansal piyasalardaki oynaklığın da azaldığı vurgulandı.
İkinci çeyrekte, bankaların yurt içi fonlama koşullarının sıkılaştığına ve bankaların Türk lirası fonlama maliyetlerindeki artışı kredi faizlerine yansıttığına işaret edilen özette, şu ifadelere yer verildi:
“Bu gelişmelere ve genel ekonomik görünüme ilişkin beklentilere bağlı olarak bu dönemde kredi büyüme hızları gerilemiştir. Önümüzdeki dönemde para politikası sıkılık derecesinin azaltılması ve destekleyici kredi paketlerinin uygulamaya konulması, kredi koşullarında ve kredi talebinde normalleşmeye destek olacak unsurlar olarak görülmektedir. Kredi koşullarındaki normalleşmenin hızı, kapsamı ve sürdürülebilirliği iktisadi faaliyet görünümü açısından önemli olacaktır. İç talep koşullarının enflasyon üzerindeki sınırlayıcı etkisine karşın enflasyon beklentilerinin bulunduğu seviyeler önümüzdeki dönemde enflasyon görünümü üzerinde yukarı yönlü risk oluşturmaya devam etmektedir. Enflasyon ve döviz kuru beklentilerinin çıpalanması, içinde bulunduğumuz dönemde para politikasının etkinliği açısından kritik önem taşımaktadır.
Gıda fiyatlarının seyri de enflasyonun kısa vadeli görünümü üzerinde etkili olabilecek risk unsurlarından biridir. Birikmiş maliyet baskıları işlenmiş gıda fiyatları üzerindeki yukarı yönlü riskleri canlı tutmakta, dönemsel etkilerle yemek hizmetleri fiyatları üzerinde ilave baskı oluşturabileceği değerlendirilmektedir. Öte yandan, işlenmemiş gıda grubunda, hava koşullarına bağlı olarak artan sebze arzıyla birlikte gözlenen düzeltmenin önümüzdeki dönem seyrine bağlı olarak işlenmemiş gıda enflasyonuna ilişkin öngörüler aşağı yönlü güncellenebilecektir. Bu gelişmeler ışığında, gıda fiyatlarının seyrinin enflasyonun kısa vadeli görünümü üzerinde oluşturabileceği risklerin dengeli olduğu değerlendirilmektedir.”
– “Temkinli duruşun sürdürülmesi gerekmektedir”
Özette, enflasyon görünümündeki iyileşmenin devam ettiği, iç talep gelişmeleri ve parasal sıkılaştırmanın etkilerinin enflasyondaki düşüşü desteklediği belirtildi.
Kurul’un, enflasyondaki düşüş sürecinin devamlılığının; ülke risk priminin gerilemesi, uzun vadeli faizlerin aşağı gelmesi ve ekonomideki toparlanmanın güç kazanması açısından büyük önem taşıdığını değerlendirdiği aktarılan özette, “Enflasyondaki düşüşün hedeflenen patika ile uyumlu şekilde gerçekleşmesi için para politikasındaki temkinli duruşun sürdürülmesi gerekmektedir. Bu çerçevede, parasal sıkılığın düzeyi ana eğilime dair göstergeler dikkate alınarak enflasyondaki düşüşün sürekliliğini sağlayacak şekilde belirlenecektir. Merkez Bankası, fiyat istikrarı ve finansal istikrar amaçları doğrultusunda elindeki bütün araçları kullanmaya devam edecektir.” ifadeleri kullanıldı.
Özette, son dönemde ülke risk priminde görülen kademeli iyileşmenin gelecekte de devam edeceği öngörüsüne yer verilerek, şu değerlendirmelerde bulunuldu:
“Merkez Bankası, başta enflasyon ve iktisadi faaliyet olmak üzere tüm makroekonomik göstergeleri dikkate alarak elindeki bütün araçları fiyat istikrarı ve finansal istikrar amaçları doğrultusunda kullanmaya devam edecektir. Para politikası etkinliğinin desteklenmesi ve olası enflasyon-büyüme ödünleşiminin asgariye indirilmesi açısından makro finansal politikaların finansal oynaklık ve risk primini düşürmeye odaklı bir şekilde belirlenmesi ve maliye politikasının öngörülebilirliğinin güçlendirilmeye devam edilmesi kritik önem arz etmektedir. Para politikası duruşu oluşturulurken, maliye politikasına dair esas alınan görünüm fiyat istikrarı ve makroekonomik dengelenmeye odaklı, para politikasıyla eş güdüm arz eden bir politika duruşu içermektedir. Bu doğrultuda, yönetilen/yönlendirilen fiyat ve vergi ayarlamalarının geçmiş enflasyona endeksleme davranışının azaltılmasına yardımcı olacak şekilde belirleneceği varsayılmıştır.”
Maliye politikasının çerçeveden belirgin sapması ve bu durumun orta vadeli enflasyon görünümünü olumsuz etkilemesi halinde para politikası duruşunun da güncellenebileceğine işaret edilen özette, para politikası ve maliye politikası arasında kuvvetlendirilen eş güdümün sürekli ve sistematik bir yapıya dönüştürülmesi yönünde yürütülen ortak çabaların fiyat istikrarını sağlamaya katkıda bulunmasının beklendiği kaydedildi.
Özette ayrıca, enflasyondaki katılık ve oynaklıkları azaltacak yapısal adımlara devam edilmesinin fiyat istikrarı ve toplumsal refaha olumlu katkıda bulunacağı belirtildi.